Marka tescil kavramı, özellikle son yıllarda yapılan yasal düzenlemeler ile birlikte işletmeler ve girişimciler açısından büyük önem kazanmıştır. Bir firmanın ürettiği mal ya da sunduğu hizmetin güvence altına alınabilmesi için marka tescilinin yapılması zorunlu hale gelmiştir. Çünkü markanız, yalnızca logonuzdan ya da isminizden ibaret değildir; firmanızın itibarı, pazardaki konumu ve müşteri güveni doğrudan marka değerinizle ilgilidir. Bu nedenle tescil işlemleri konusunda geç kalmamak ve markanızı koruma altına almak hayati bir noktada durmaktadır.
Türkiye’de marka tescili sürecini yürüten kurum Türk Patent ve Marka Kurumu (TPE)’dur. TPE, markaların tescil edilmesi, korunması ve düzenlenmesi konusunda yasal yetkiye sahip resmi otoritedir.
Marka tescili yapılırken ürün veya hizmetin niteliğine göre belirlenmiş sınıflandırma sistemi kullanılır. Uluslararası kabul gören bu sınıflandırmaya göre TPE tarafından 45 farklı marka tescil sınıfı belirlenmiştir. Bu sınıflardan 1 ila 34 arasındaki gruplar mal ve ürünleri kapsarken, 35 ila 45 arasındaki gruplar hizmet alanlarını ifade etmektedir.
Örneğin; gıda ürünleri için bir marka tescili yapılacaksa, bu ürünlerin ait olduğu sınıf seçilmeli ve başvuru bu doğrultuda yapılmalıdır. Aynı şekilde bilişim hizmetleri, eğitim, danışmanlık ya da sağlık alanlarında faaliyet gösteren bir firma da hizmet sınıfları içerisinden seçim yaparak marka korumasını sağlamalıdır.
Marka tescil sınıfları, hangi sektör veya alanda faaliyet gösterdiğinizi resmi olarak tanımlar. Bu sayede markanız, yalnızca ilgili sınıfta koruma altına alınır. Yanlış sınıfta yapılan başvurular ileride ciddi sorunlara yol açabilir. Çünkü markanızı korumak istediğiniz alanda yanlış sınıflandırma yaparsanız, benzer veya aynı isim başka bir firma tarafından kendi alanında tescil ettirilebilir.
TPE’nin belirlemiş olduğu bu sınıflar, işletmelerin haklarını güvence altına alırken aynı zamanda haksız rekabetin önüne geçmektedir. Ayrıca yeni Türk Ticaret Kanunu’na göre marka tescili olan firmalar, markalarını izinsiz kullanan kişi ya da kurumlara karşı yasal işlem başlatma, taklit ürünlerin piyasadan toplatılması ve hatta tazminat davası açma hakkına sahiptir.
Marka tescili için başvuru süreci aslında bir an önce yapılması gereken bir adımdır. Çünkü marka hakkı, “ilk başvuran” prensibi ile korunmaktadır. Yani bir markayı ilk olarak kim tescil ettirirse, yasal olarak o markanın sahibi de o kişi ya da kurum olur.
Eğer siz markanızı kullanıyor fakat tescil ettirmiyorsanız, art niyetli kişi veya rakip firmalar sizin ürününüzü ya da logonuzu kendi adlarına tescil ettirebilir. Böyle bir durumda yalnızca markanızı kaybetmekle kalmaz, aynı zamanda üretiminizi durdurmak ve hatta tazminat ödemek zorunda kalabilirsiniz. Bu nedenle tescil başvurusu için “doğru zaman” aslında markanızı kullanmaya başladığınız andır.
Türkiye’nin birçok ilinde marka tescil hizmeti veren uzman danışmanlık firmaları bulunmaktadır. Özellikle başkentte faaliyet gösteren işletmeler için ankara marka tescil hizmetleri, profesyonel destek alınması gereken alanların başında gelir. Çünkü sürecin doğru yönetilmesi, sınıfların hatasız seçilmesi ve başvurunun eksiksiz yapılması markanın güvence altına alınması açısından son derece kritiktir.
TPE marka tescil sınıfları, bir firmanın ürün ve hizmetlerini ulusal ve uluslararası düzeyde koruma altına alan en önemli unsurlardan biridir. Doğru sınıflandırma yapılmadan gerçekleştirilen başvurular, uzun vadede ciddi kayıplara yol açabilir. Bu nedenle markasını koruma altına almak isteyen tüm işletmelerin en kısa sürede marka tescili için başvuru yapması gerekir.
Markanızın geleceğini güvence altına almak, yalnızca bugünün değil, yarının ticaret dünyasında da güçlü bir şekilde var olmanızı sağlar.
Marka Danışmanı